16 Ocak 2017 Pazartesi

acıdan ölünseydi ben ölürdüm gibi.
bu kadar sık, süreğen ve  yoğun bir acı kimin başına gelir bilemiyorum.
bu kadar sık, süreğen ve yoğun bir acıya rağmen nasıl ölmediğimi de aynı şekilde.
benim senelerdir bu yüreğimin hissettiklerinin bünyemde bir kurşun yarasının tahribatından daha az tahribat yaptığını kim iddia edebilir.
ekmek teknesindeki mehpare'nin "allah canımı alsa da kurtulsammm!" dediği yerdeyim. üstelik benim öyle sevgi dolu bir ailem ve mahallem de yok. hatta süha'm da.
yorgunum.
kelimeler daima nimetim olmuştur. uzun sayfalar zihnimden akanlarla dolar, zahmetsizce.
ama artık kelimeler bile ağır geliyor, akıyor ama eskisi kadar rahatça değil.
çünkü bu yoğun his sisini aralayıp yazmak kolay değil. hislerimi olduğu gibi gösterememekten korkarım. çünkü ben hislerime bile saygı duyarım. herkes ederini görmeli.
bugün çağla şıkel hakkında şık olmayan bi yorum yaptım mesela. programda gördüm de.. sonra buna pişman oldum içtence. pişman olmak erdem sanırım. pişman olmayanları görünce ayıyosun buna. allah kahretsin pişmanlıktan nasibini almayan insanları. gerçi allah beni de kahretti halbuki pişmanlık benim evimdi ya neyse. bu konu şimdilik kalsın. allahla problemlerim var. dua edin de öyle sonsuz merhametli olsun ve bana bi şey yapsın hayata bağlasın. yoksa ben onu lezzetle anmış günlerime rağmen bu canı izni olmadan vermekten korkuyorum. eğer umrundaysa izin vermez tabi. belki umrunda değildir, yani bu konuda izin vermek diye bi şeyi de yoktur, bilemeyiz. bilemiyoruz allahımız sen nasılsın. kalbimizde duyuyoruz ama tam olarak geçemiyoruz frekansına. bir yanımız hep dünyalı ve acılı. yaşantısına bi hadi ordan çekip sana ayarlayamıyor dalga boyunu. hala daha kalp malp his falan dalgasında. gerçi bilemiyoruz dedim ya. geçsek de dünyadan, geçtiğimiz yerde gerçekten sen ve huzur olacak mı. bilemiyoruz. gidenler çok güzel yerler diyorlar. cennetlere hurilere falan istemezuk çekiyorlar. bana seni gerek seni diye inliyorlar. bizse hala gururumuzun ezilmişliğinin elindeyiz. o el bizi kalbimizi sıkıyor ha sıkıyor. aynı delikten en az 7 kez ısırıldık allahımız mümin ne ağır kelime. bak asi ve bi deyişik kulun olsak da senle konuşunca tatmin olduk allahımız vaadinde haklıydın. seni anınca mutmain olduk, haklıymışsın. tabi varsan... hobaaa. aldık mı başa. sanırım bana bi reset lazım. ellerini uzat da şu incinmiş yerlerimden tut önce. diyodu ya murat abim. yok hayır dincigörllerin yazarlar hakkında tırık ıbim ismıil ıbim dediği gibi 'abim' değil. cidden murat abim, bizzat tanıdığım, şu seyrek saçlı şair. diyodu ki "Sen kalbi kırıkların da rabbisin. Yani önce, en çok benim.". Sen kafası kayıkların da rabbisin dimi rabbimiz. ben senin varlığından emin olamazken bile hatta yok herhalde yav dediğim buhran anlarında bile sen benim rabbimdin. tabi varsan... hobaaaaa. :)) sana şaka bile yapabilir bir kulunum. inansan da baksan bu bile senin lütfun ama ben işte bilmiyorum. incinmiş yerlerimden tutarsan belki ikna olurum. ooo allahla pazarlık ha hilal sen nabıosun. allahım ben gece üçte falan namaz kılardım şimdi bana tek vakit bile zor geliyo napıcaz. çok mu sapmışız nası toplucaz. önce bi inanalım da sonra mı bakıcaz. neyse tut sen hadi. incinmiş yerlerimi. tut teselli et sar. gururumun kırıklığını zanları. ızdıraplarımı. sar çünkü sarmazsan kimse sarmayacak. kimse sarılmayacak. sarılsa da teselli olmayacak. ısıtmayacak. sadece seni anmakla haz doluyor kalbim. sen de istersen o kalbi iyileştirebilirsin.